İzmir Gaziemir’de bulunan Kurşun Fabrikası’nın temizlenmesi için başlatılan ve ‘İzmir’in Çernobil’i olarak anılan nükleer atıklara ilişkin TMMOB, İzmir Barosu ve İzmir Tabip Odası ortak bir basın açıklaması düzenledi.
Basın açıklamasına, İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Nuri Seha Yüksel, Yönetim Kurulu üyesi Uzm.Dr. F. Yüce Ayhan,TTB Merkez Konseyi Yönetim Kurulu Üyesi Prof.Dr. Ali Osman Karababa, Karabağlar Belediye Başkanı Helil Kınay ve Nükleer Fizik Uzmanı Prof. Dr. Hayrettin Kılıç, TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu dönem sözcüsü Aykut Akdemir ve İzmir Baro Başkanı Av. Sefa Yılmaz katıldı.
Ortak Basın açıklaması, TMMOB İzmir İl Koordinasyon Kurulu dönem sözcüsü Aykut Akdemir tarafından okundu. Aykut Akdemir, “İzmir Gaziemir’de; dönemin Çevre ve Şehircilik Bakanlığı tarafından lisans verilmiş bir kurşun ve akü geri kazanım tesisinin bahçesinde 2007 yılında tespit edilen, Nükleer ve Tehlikeli Atıklar ile ilgili, kamuoyunun ise ancak 2012 yılında bir gazete haberi ile bilgi sahibi olduğu ve “İzmir’in Çernobili” olarak anılan atık alanına ilişkin ve mahalle sakinleri başta olmak üzere tüm İzmir halkının 17 yıl boyunca Nükleer ve Tehlikeli Atıklarla yaşamaya devam etmek zorunda bırakıldığı süreç tarafımızca yakından takip edilmektedir….Son olarak, 23.07.2024 Salı günü itibarı ile alanda iş makinaları ile çalışmalara başlandığının görülmesi ve aynı gün basında alanda gömülü tehlikeli ve nükleer atıkların Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Nükleer Denetleme Kurumu gözetiminde “konusunda uzman ekipler” tarafından bulunduğu yerden kaldırılacağına ve yapılacak çalışmaların finansmanının “araziyi satın alan firma” tarafından sağlanacağına ilişkin haberler yer alması üzerine nükleer atık alanında bir basın açıklaması gerçekleştirmiştik. Bu basın açıklamasında; bir kez daha şeffaf ve denetlenebilir olmayan, yerel yönetimler ve uzman meslek odaları gibi paydaşlarla paylaşılmayan, 17 yıldır atıklarla iç içe yaşayan halk bilgilendirilmeden yürütülmek istenen “temizlik” sürecine ilişkin kaygılarımızı paylaşmış, yetkili ve görevli Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı ile Nükleer Düzenleme Kurumu başta olmak üzere ilgili kurumlara yürütülen çalışmalar ile çevre ve halk sağlığı açısından alınması gereken önlemlere dair sorular yöneltmiş; alandaki atıkların çevre ve halk sağlığına yönelik daha fazla tehdit oluşturmaması için taleplerde bulunmuştuk. Söz konusu basın açıklamasının ertesi günü büyükşehir belediyesinin organizasyonunda gerçekleştirilen bir toplantı ile, alanda çalışmaları gerçekleştirecek yüklenici firma tarafından bir bilgilendirme sunumu gerçekleştirilmiştir. Bu toplantıda, bazı sorularımıza çevre ve halk sağlığı kaygılarımızı doğrulayan yanıtlar aldık, bazılarına ise yine yanıt bulamadık. Toplantı sonucunda özetle;
- Çalışmayı gerçekleştirecek kuruluşun benzeri hiçbir iş deneyiminin bulunmadığını;
- Alanda çalışmaları denetleyecek uzman ve deneyimli bir denetçi firma bulunmadığını; alanda uluslararası akredite yerli bir özel kuruluş bulunmakla birlikte bu firmanın görevinin yalnızca saha radyoaktivite ölçümlerinin doğrulanmasından ibaret olduğu ve bu konuda bile deneyimi bulunmadığını, elemanlarının radyoaktivite ölçüm ve korunma sertifikalarının bile yüklenici gibi bu çalışmaya yönelik olarak yeni alındığını;
- Çalışmaların 10.08.2017 tarihli ÇED Olumlu Kararı verilen ve başka bir firma tarafından hazırlanan proje kapsamında yürütüleceğini, çalışma yönteminde değişiklikler olmakla birlikte yeni bir Çevresel Etki Değerlendirmesi süreci yürütülmediğini;
- Alanda yalnızca (kapalı hacim oluşturmadan, açıkta) kazı, ayırma, depolama ve alandan taşıma gibi fiziksel işlemler yapılacağını; alandan uzaklaştırılacak atık miktarı ve niteliği ile ilgili yeni bir detaylı çalışma yapılmadığı ve tam olarak bilinmediğini;
- Radyoaktif nitelikli atıkların dahi, kurşun kaplama gibi ilave koruyucu önlem alınmayan standart konteynerler ile taşınmasının planlandığını;
- Tamamı açık alanda gerçekleştirilen çalışmalarda, radyoaktif materyal ve diğer tehlikeli maddelerin çevreye dağılmasına neden olacak tozlanma ve yayılım risklerine yönelik önlemlerin bulunmadığını;
- Alanda çalışmalar sırasında yalnızca yüzeysel radyasyon hızı izlemelerinin yapıldığını; açıkta yapılan gömülü atıkların çıkarılması çalışmaları sırasında, çevre ve halk sağlığı riskleri ve acil durumların tespitine yönelik olarak atmosferik izlemeler başta olmak üzere, başka herhangi bir kirletici izlemesi yapılmadığını;
- İçeriği tam olarak bilinmeyen atıkların toprak altından çıkarılarak havayla temas etmesi ve olası diğer nedenlerle karşılaşılabilecek durumlara ilişkin alanda yeterli önlem alınmadığını, olası acil durum planının “AFAD’a haber vermek”ten ibaret olduğunu;
- Yüklenici firma sahibinin, alanı kirleten firmanın ve dolayısıyla fabrika arazisinin çoğunluk hisselerini satın almış, dolayısıyla aynı zamanda çalışmaları finanse edeceği belirtilen “arazinin yeni sahibi” olduğunu;
- Miktarı ve niteliği tam olarak bilinmeyen gömülü nükleer ve tehlikeli atıkların çıkarılması sırasında, öngörülen tahmini bütçenin yeterli olmaması ve ilave bütçenin firma tarafından karşılamaması durumunda, çalışmalar yarıda kalarak çevre ve halk sağlığının mevcut durumdan çok daha büyük bir tehlike oluşturacaktır. Bu riske karşı, bir maddi teminat veya B planı bulunmadığını;
öğrenmiş bulunuyoruz. “Sağlıklı Kentlerde Yaşama Hakkımızı” savunan uzman meslek odaları ve kent bileşenleri olarak Gaziemir sürecini dikkatle takip ettiğimizi vurgulayarak; yetkili kurum ve kuruluşları, şeffaf ve denetlenebilir bir süreç yürüterek çevre ve halk sağlığını korumaya ve kamuoyunu sürekli bilgilendirmeye davet ediyoruz”. dedi.
TTB Merkez Konseyi Üyesi Prof.Dr. Ali Osman Karababa “2012 yılından beri bölge halkından alınan bilgilere göre doğumsal anomalilerde ve kanser vakalarında artış olduğu ifadeleri ile karşılaştık. Bu konuda bir araştırma yapılması ve o bölgede yaşayan halkın sağlık taramasından geçirilmesini talep ettik. Bu taleplerimiz gerçekleşmedi. Talebimizi tekrarlıyoruz. Bu görevin sağlık bakanlığına ait olduğunu hatırlatıyor ve bir an evvel yerine getirilmesini istiyoruz.” dedi.
Daha sonra söz alan İzmir Tabip Odası Genel Sekreteri Dr. Nuri Seha Yüksel ise, “Tabii ki bu nükleer tehlikenin o bölgeden uzaklaştırılması ve çocuklarımızın ve o bölgedeki halkın sağlıklı bir geleceğe kavuşmasını diliyoruz.Ancak bu uygulamanın bilimsel gerçekler göz önünde tutularak ,doğru bir hukuksal zeminde gerçekleşmesini, Halk Sağlığı açısından ve çevre açısından daha büyük sorunlar yaratmadan çözüm üretilmesini istiyoruz” ifadelerinde bulundu.
Diğer katılanların konuşmalarının ardından basın toplantısı sona erdi.